
Birkaç gün sonra doğum günüm.
Kaç yaşıma basacağımın hiçbir önemi yok.
Ki zaten basacağım yaşın on katı kadar hatamın izi kalmış ayaklarımın altında.
Nereye gitsem benimle sürüklenip duruyor.
Ben susmuşum içimdeki kağnılar yol almış.
Vaziyetimin bir hayli vahim olduğundan şüphem yoktu bugüne kadar
Ama bugün farkına vardım olacakların.
Seçici davranmamak kadar seçici davranmak da büyük bedellere yol açar.
Bunu yeni öğrenmiş olacağım ki
Her gün suluyorum içimdeki o küçük savaşçı kızı.
Zaten ben nereden gelirsem geleyim gittiğim yollar hiç evim olmadı.
Göç ederek geldiğim bu dünyada her günüm bir göç manzarasına dönüşmüş.
Sessizce varlığımın üzerine el basıyorum.
Öcümü almak isterken yeniden bir boşlukta kendimi yalnız buluyorum.
Affedemediğim insanlar var
Affedemediğim anılar,
Keşke tanımasaydım dediklerimi özlediğim günler…
Bir hayal aleminde yaşamadığımı biliyorum
Ama başkalarının hayallerine konu olmak için çabaladığım da olmuştu.
Eskiden ne kadar güçlüymüşüm oysa.
Kimsenin beni sevmediği o zamanlarda kendimi severek doğmuştum.
Birkaç gün sonra doğum günüm…
Bunu düşünüyorken içimde derin acılar, boğulmuşluklar, yıpranmışlıklar dolaşıyor.
Esir ediyorum kendimi kendime.
Sanki dört tarafı suyla çevrili bir yerde susuz kalmışım.
Olsun diyorum kendime, olsun.
Sahte yüzlerin dolaştığı o masalsı kâbusta olmak yerine kendini dinlersin diyorum.
Ama burukluklar yerleşiyor içime.
Ama olsun şairin dediği gibi
Ağır ağır çıkıyorum ben de merdivenlerden.
Acizliğin kor gibi damlaması yüreğimden
Serpiliyor tüm kardelen çiçekleri
Gün geçtikçe daha da koyulaşıyor ruhumdan akan kanın rengi
Bir ıslık çalıyor
Melodisi kulaklarımda çınlıyor
Harabeye dönmüş kentler gibi
Yerle bir oluyor kibrit ucundaki ateş rengine dönük duygularım
Bilmem nereye düşer yolum
Son durak dediğimiz hayatların izleyicisi olmaya yüz tutmuş
Korkulara esir olmuşum.
Öyle ya
Çıkacak merdiven de kalmadı şimdi.
Dümdüz yolların engebeli hayaline dalıp
Seyrederken o göğün ahengini
Buhranın kucağına attım kendimi.