Denizin ortasında yalnızca martıların sesi kulağında. Hapsoldu aşkına. Anlıyorduk, fakat yardım, elim varmaz. Bir tek vardı onu buradan çekip alabilecek ve umut biraz daha çok ısıtıyordu kalbini. Yüz yılın zindanından bugün çıkacak gibiydi denizin rengi. Dalgalar mı çizecekti kurtuluşu bu kez? Boğazın o gel gitli semalarında Galata’dan bir martı uçtu, verandasında konduğunda fısıltısını duymak için susturdu yüreğini fakat koca bir çığlığın içinden tek bir kelime bile seçemedi , ses yok.
Derman, neden yüz yılın ertesinde yol boyunca kaçıyordu ki? Meltemi bahane etme biliyorsun dingindir o ruhuna fasıldır. Kız kulesi vaz mı geçiyordu, umut dolu bu gün kubbesine uğramadan batmaya yemin ettiği için.
Yanılgı;
Galata mektubunu Hazerfen’in kanadına bağlayıp yollamıştı bu sefer. Bunca zaman bekletilmişlik… Zindanın anahtarını bulmak yetmezdi, kim ile açacaktı aşka giden yolu?
Yılların ardında bekleyen Leyla ile Mecnun’u, Tahir ile Zühre’yi, Kerem ile Aslı’yı, sen ve beni Kız kulesine gömmek pahasına cesaret etmeliydi. Yüreğine huzur vermeyi dilediği yarine daha da sancı olmak vardı ucunda. Bir elçi olarak Hazerfen’i seçti çünkü yüreğinde büyütmüştü onu kendinden tek parçaydı. Kanatlar değildi uçuran, kimse de inanmamıştı elbet.
Galata kalbine üflemişti kavuşma aşkını. Hasret ile havalanıp vuslat ile inmişti Kız Kulesine. Bu günden sonra eskiyen yüzyıl bir an oldu Kız Kulesi soğuk sularda son zerreyi koydu aklına, Galata hem mecnun hem kerem hem Ferhat oldu.