Eski Bir Anı

 

Cama vuran yağmur damlalarının sesi ile uyandım. Soğuk olan oda mı yoksa vücudum mu bilmiyorum. Aylardır yaptığım gibi tavana bakmaya başladım, nereden çıkmıştı o küçük çatlaklar, ben mi görmemiştim yoksa hep mi ordaydılar? Cevabı kendi zihnimde buldum her gün tavanı değil, kendi boş ruhumu izliyordum. Damlalar cama vururken kalkıp kahve makinasını çalıştırdım, senden bana kalan kötü alışkanlıklardan biri de bu, artık çay bağımlısı değilim. Senden sonra alışkanlıklarımı değiştirmeye çalışıyorum, hatta yepyeni biri olmaya çalışıyorum çünkü kendime baktığımda seni görüyorum ben olmuşum sen. Aklıma gelen anıları kovmak için radyoyu açtım, senden kalanlardan elden çıkaramadıklarımdan biri de bu, küçük antika görünümlü radyolara karşı zaafım var bunu en iyi sen biliyorsun. Radyoda çalan şiiri duyduğumda yüksek sesli bir kahkaha attım. Ne ironi ama bugün gerçekten farklı bir gün! Sesi sonuna kadar açıp, zift gibi kahveyi elime alıp camın önüne geçtim, yağmur damlaları içimdeki duygularla paralel şekilde artıyordu. Bu şiir her çıktığında ben sesi sonuna kadar açarken sen kısmaya çalışırdın. Bu şiirde bakışlarımız konuşurdu ben sana ben haklıyım bizim sonumuz da böyle olacak bakışları atarken, sen bana hayır bu defa yanılıyorsun bakışları atardın. Her defasında haklı çıkmamdan nefret ederdin. Şimdi durup bakınca anlıyorum sen bana değer verirken bile senden daha iyi olmamı kaldıramıyordun. Neydi bu? Sevgi, bencillik, kıskanma, aşağılanmış duygusu… beğendiğin birini seç. Bana kalsa seninki korkaklıktı, hiçbir zaman benim kadar sevemeyeceğin için korkuyordun ama unuttuğun bir şey vardı, ben bizi senin yerine de severdim… Gözümden akan yaşları elimin tersiyle silerken ikimiz içinde söylüyorum en sevdiğim nakaratı; Sevgilim, artık sende herkes gibisin…”