
Bu bir bitişin seslenişi… Şiirin, hecenin, veznin ve hatta insanlığın… Karınca yuvası kadar özenliydi başlamak bir hayata. İlk adımlar, ilk sayfalar…
Ama nedense biz zaman geçtikçe yazımızı bozduk, düzenimizi bozduk. Satırlarımızın arası çoğaldı boşluklarla. Özenimiz yitik kaldı, hevesimiz yarım. İsteksizlik, onarılması zor bir duruma imza attık. İşinden istifa eden bıkkın bir işçiydik artık. Bitmek üzere, ne yaptığından habersiz, sonunu düşünmeden… Çiçekler kuruttuğumuz o solgun defteri yakacaktık belki. Alay konusu olmuş insanlık, aciz insanların ayakları altında tepelenmekteydi şimdi.
9 kez istedik, 9 kez inandık, 9 kez vazgeçtik. Son vazgeçiş en gerçeğiydi. Geri dönülmez bir yola atılan ilk adım gibi net, parlak ve özveriliydi. Belki yanan defterindeki tek şey emekti. İnsanın kendi emeğini yakıp yıkması bile canına iğneler batırabilirdi.
Ucu bucağı bilinmeyen tehlikeli yollar elbet ilgiyi üzerine çekmeyi bilir. 9 defa kanarsın o yolun uğultusuna. 9 defa götürür seni doğru sandığın yanlışlara. Siyahı vardır beyazını bulandırır. Zaten asıl iş de öz rengini kaybetmemektir karanlığa. Asıl iş varlığının habercisi olabilmektir. Ben vardım, ben varım ve ben hep var olacağım diyebilmektir. Ve bazen bunu diyebilmek için 9 canın dokuzunu da yok sayabilmektir. Hep var olmak için, hep bir yerlerden başlayabilmek için. Bitirmek bir sonla yüz göz olmak değildir. Bitirmek yeni bir başlangıç için atılan ilk adımdır.
Zamana uygulanan güç gösterisi gibi ahmak ve alaca insanlara karşı dimdik durabilmektir bitirmek. Vaktinde bulunmak ne kadar önemli ise bir ortamda yeri geldiğinde kaybolmak da bir o kadar kıymetlidir. Anların geri dönülmez bir aurası vardır elbet. Geçmiş mesela, bir saniye öncesine bile dönemezken yıllar öncesini anımsamasını biliriz. Belki o anı hala kafamızın içinde bir uğultu misali yaşatırız fakat o ana geri dönemeyiz elbet. Fakat o değerli pırlantalardan farksız bizi biz yapan geçmiş, geleceğimize yön veren o kıymetli geçmişin de gölgesi ardında kalamayız elbet. Çünkü önümüzde bizi sürüklemeye hazırlayan, bizim yönümüze ve kararlarımıza sahip çıkan, geleceğimize biçim katan şimdiki zaman var. Ve o ne geçmiş kadar can yakar ne de gelecek kadar umutları yorar. Şimdiki zaman bizi gerçek kılar, andır ve sahip çıkar. Hem bir başlangıçtır geleceğe, hem de bir bitiştir geçmişe.
Öncelikle enfes bir yazı. Eksiksiz okudum. Çokta güzel bir fon vardı arka planımda. Yazınızın bitişinde müziği tekrar duydum.
O kadar dalmışım ki kendi karmaşık uğraşlarıma sayenizde saati de fark ettim.
ilk sorum size bu olsun izninizle. -siz yazarken sessizlik mi seversiniz, yoksa sizi rahatsız etmeyen zararsız ve soru sormayan seslerle de yazabilirmisiniz?
Bu günlerde içerisinde söz olmayan ve sadece melodilere takıldığım müzikler dinliyorum. Genelde eski jazz müzikler.
Gariban ve varoş bünyeme eziyet eder gibiyim yani.)
Ama yazdıklarınızdan kendi payıma düşen lokmayı yedim bile.
Umutsuzluk gerçekten zor bir his.
Fakat eğer bulunduğunuz iç karmaşası
bir nehir yatağının dibine çıkarsa
asla dalıp içine kaybolmaya çalışmayın.
Elinizi yüzünüzü yıkayın ve geri dönüp bize yine müthiş eserler yazın.
İnsan hiç kendi arzusu ve isteklerine net karşılıklar bulamayabilir.
Hatta şüphesiz sanat uğraşları gösteren bütün insanların
anlaşılmıyor olmak, karmaşık olmak kabacası ”benim kıymetli olduğumu” göremiyorlar endişesi olabilir.
Bu her zaman olur. Fakat bu bir sanatçıya ve olayları yorumlama becerisi olan güçlü kaleminize ancak ”kamçı” olarak yansır. Dertlerimiz farklı olabilir lakin birbirine çok benziyorlar.
ikinci sorum da bu olsun – İnsan çok dertliyken çok güzel eserler çıkarabilir mi?
Sayanizde bir bitki çayı içme fırsatım da oluştu.
Ada çayı ve papatya çayı karıştırıldığında daha huzurlu uyunuyor.
Aynı karışımı gün batarken içtiğinizde çok güzel şiirler yazılıyor. tavsiye ederim 🙂
Tesadüfen sağ alt tarafta çıkıverdiniz karşıma.
internetin ve google’nın gücünü biraz daha hissettim hakikaten.
karmaşık düşünceler içerisinde iken süpermen gibi yetiştiniz vallahi 🙂
internet yoluyla artık güzel bir içeriğe denk gelmek neredeyse imkansız hale geldi. Size tesadüfen denk geldim. Okumadan o küçük reklamı kapatabilirdim ki genelde öyle yaparım. Ama görüverdim ve birazda gevezelik etmek istedim.
son sorum şu olsun. Bu gün yine bir işte dikiş tutturamayıp ayrıldım bana göre bir yer olmadığını ve oradaki cehalet havuzundan boğulmadan ve onlara benzemeden kurtulmak için bu işi bıraktım. Ben haliyle çoğu bahsettiğinizi üzerime alındım. Bu kadar başarısız bir hayatı bende hak etmediğimi düşünüyorum ama malesef genel kanı neyse onu yaşamak zorundayız.
siz de işinizden mi ayrıldınız bu gün? 🙂
Yine de sizler gibi uğraşları olan insanlar bana ilham veriyor. (yaşama ilhamı) :)))
yazınızı gerçekten çok beğendim 🙂
Öncelikle yorumuzun için teşekkür ederim. Sorduğunuz soruları cevaplamak istedim.
1. sorunuzda sessizlik ve sesten bahsetmişsiniz. Açıkcası bu yazımı sesli bir ortamda, bir müziğin eşliğinde yazmıştım. Benim için müzik tabi ki bi ilham kaynağı fakat sessiz ortamda da yazabiliyorum.
2. sorunuza gelecek olursam bana kalırsa insan en çok dertliyken daha verimli olabiliyor yazma konusunda. En azından benim için böyle. Fakat şunu da es geçmeyelim ki yazdığımız her anın bizde bulunan duygularla bağlantısı oldukça kıymetli. Bu yüzden ruh halimiz yazılara oldukça yansıyor. Pesimist ya da optimist yazılar da bu şekilde gruplanıyor.
Son sorunuzda işimden ayrılıp ayrılmadığımı sormuşsunuz öyle bir durum ile karşılaşmadım. Ama şunu söyleyebilirim ki: insanlar seçimleri oldukça vardır. Başlamak ve bitirmek yani mühim olan karar verip arkasında durabilmektir. Eğer bulunduğumuz ortam bizi mutlu etmiyorsa oradan uzaklaşmak kendi fikrimce en doğru olandır.